avmahirsengol

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 27. maddesi, ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın aşılması halini düzenlemektedir. Kanun koyucu, hukuka uygunluk nedenlerinin uygulanmasında ölçülülük ilkesinin ihlali durumunda failin hangi şartlarda sorumlu tutulacağını belirlemiştir. Bu madde, özellikle meşru savunma ve zorunluluk hali gibi hallerde sınırın kasıtlı veya kasıtsız olarak aşılması sonucunda ortaya çıkabilecek cezai sorumluluğun sınırlarını çizmektedir. […]

Ceza hukukunda hakkın kullanılması, Türk Ceza Kanunu’nun m.26/1 hükmünde düzenlenen bir hukuka uygunluk nedenidir. Kişinin hukuk düzenince tanınan bir hakkı kendi sınırları içinde icra etmesi halinde, dış görünüş itibarıyla suç teşkil eden fiil hukuka aykırı sayılmaz ve ceza sorumluluğu doğurmaz. Kanun koyucu, bireyin meşru hak arama yollarından faydalanmasını ve korunan menfaatlerini savunmasını güvence altına almak

Ceza hukukunda meşru müdafaa, bireyin veya başkasının bir hukuka aykırı saldırı karşısında zorunlu ve orantılı bir savunmayla kendisini korumasına imkân tanıyan hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilir. TCK 25 ise bu hakkın kapsamını, sınırlarını ve uygulanma şartlarını belirler. Aşağıda Meşru Müdafaa Nedir? (TCK 25) sorusunu; tanım, meşru müdafaa şartları, kapsam, uygulama örnekleri ve ceza hukuku

Türk Ceza Kanunu’nun ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ilişkin hükümleri arasında ilk sırada “kanunun hükmü ve amirin emri” yer alır. Kanundan doğan yetkinin sınırları içinde hareket eden kişinin fiili, hukuka uygunluk sebebi nedeniyle cezalandırılabilir nitelik taşımaz. Bu kurum, kamu gücünün kullanılmasında sınırları netleştirirken bireyin cezai sorumluluğunu da hukuk devleti ilkesiyle uyumlu biçimde belirler. Ceza

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç, ceza hukukunda önemli bir kavram olup, failin kasten gerçekleştirdiği bir fiilin, öngörülenden daha ağır veya farklı bir sonuca yol açması halinde gündeme gelir. Türk Ceza Kanunu’nun 23. maddesine göre, failin kastedilen temel suçun ötesinde meydana gelen ağır veya farklı sonuçtan sorumlu tutulabilmesi için, en azından taksir derecesinde bir kusurunun bulunması gerekir.

Ceza hukukunda taksir, kusurluluk türleri arasında oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Türk Ceza Kanunu’nun 22. maddesi, taksirli suçların hangi koşullarda cezalandırılacağını, bilinçli ve bilinçsiz taksirin ayrımını, kusur ile ceza arasındaki bağlantıyı ve bazı özel hallerde cezanın azaltılması ya da ortadan kaldırılmasını düzenlemektedir. Bu düzenleme, özellikle trafik kazaları, iş kazaları, tıbbi hata ve günlük yaşamda dikkatsizlik

Kast TCK 21, Türk Ceza Kanunu’nda yer alan ve suçun manevi unsuru bakımından temel kuralı belirleyen düzenlemedir. Bu madde, bir fiilin kasten işlenmesi hâlinde cezai sorumluluk doğacağını; kastın da bilme ve isteme ekseninde şekillenen bir irade hali olduğunu ortaya koyar. Başka bir ifadeyle fail, kanunda tanımlanan unsurları bildiği ve gerçekleştirmeyi amaçladığı ölçüde kasten hareket eder.

Ceza sorumluluğunun esasları, ceza hukukunun temel prensiplerini oluşturan ve suç işleyen kişilerin hangi şartlarda cezalandırılacağını düzenleyen ilkeler bütünüdür. Bu esaslar, hem bireylerin hukuki güvenliğini sağlamayı hem de toplumsal düzeni korumayı hedefler. Türk Ceza Kanunu’nun 20. maddesi, ceza sorumluluğunun şahsiliği esasına dayanarak, kimsenin başkasının fiilinden dolayı cezalandırılamayacağını ortaya koyar. Ayrıca tüzel kişilere doğrudan ceza yaptırımı uygulanamayacağı,

Türk ceza yargısında yabancı ülkede işlenen suçların Türkiye’de yargılanmasına ilişkin temel prensip, egemenlik ve adalet ilkelerinin dengeli biçimde korunmasıdır. TCK m. 19 bu dengeyi kurar: Türk hâkimi her hâlükârda Türk kanunlarını uygular; ancak bazı hâllerde, suçun işlendiği ülke kanununda öngörülen cezanın üst sınırı dikkate alınarak Türk hukukuna göre belirlenecek ceza yukarıdan sınırlandırılır. Böylece hem çifte

(1) Yabancı bir ülkede işlediği veya işlediği iddia edilen bir suç nedeniyle hakkında ceza kovuşturması başlatılan veya mahkûmiyet kararı verilmiş bulunan bir yabancının, talep üzerine, kovuşturmanın yürütülebilmesi ya da hükmolunan cezanın infazı amacıyla geri verilmesi mümkündür. Ancak geri verme talebine dayanak oluşturan fiil;a) Türk kanunlarına göre suç teşkil etmiyorsa,b) Düşünce suçu veya siyasi ya da